İşyerinde Geçirilen Kalp Krizi ve Diğer Hastalıklar Sonucu Ölüm ve Maluliyet Halleri İş Kazası Sayılır mı?
Türkiye'de bu yılın ilk 9 ayında iş kazaları nedeniyle hayatını kaybeden işçi sayısı 1414 olarak belirlendi.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, El Salvador ve Cezayir’in ardından işçi ölümlerinde
üçüncü sırada olan Türkiye’de her yıl ölen işçi sayısı bin kişinin üzerinde olduğu görülmektedir.
Son beş yılda iş kazalarına bağlı olarak hayatını kaybeden işçi sayısı, küçük ölçekli bir ilçenin nüfusu
olan 6 bin 580’e ulaşmış durumdadır. Buradan da anlaşılacağı üzere, Ülkemizin iş kazaları konusunda karnesi
maalesef pekte iyi durumda değil.
Halk arasında iş kazası denildiğinde, genellikle inşaat ve maden işyerlerinde gerçekleşen kazalar akla
gelmektedir. Oysa iş kazaları hemen hemen her sektör ve iş kolunda gerçekleşmektedir.
Peki, işyerinde gerçekleşen kalp krizi ve diğer hastalıklar sonucu ölüm ve sakat kalma halleri iş kazası
sayılır mı? Buna açıklık getirebilmek için öncelikle işyeri ve iş kazası kavramlarının üzerinde durulması
gerekmektedir.
5510 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde işyeri; sigortalı sayılanların maddi olan ve olmayan unsurlar ile
birlikte işlerini yaptıkları yerler olarak tanımlanmış olup, işyerinde üretilen mal veya verilen hizmet ile
nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler, dinlenme, çocuk
emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer
eklentiler ile araçlar da işyerinden sayılmıştır.
Aynı kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında iş kazası;
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa
yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi
nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş
mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen
ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olay olarak tanımlanmıştır.
Buna göre bir olayın iş kazası sayılabilmesi için;
- Kazayı geçiren kişinin sigortalı olması,
- Kaza sonucu bedence veya ruhça engelli hale gelmesi,
- Kaza ile sonuç arasında uygun bir illiyet bağının bulunması,
Şartlarının bir arada bulunması ile birlikte, olayın yukarıdaki bentlerde sayılan hallerden birinde meydana
gelmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, sigortalıların işyeri sayılan yerlerde; avluda yürürken düşmesi, dinlenme saatinde top oynarken
ayağının burkulması, bahçede meyve ağacından meyve toplarken düşmesi, tarlada çalışır iken traktör ile kaza
geçirmesi, yemek yerken elini kesmesi, dinlenme odasında dinlenirken sobadan zehirlenmesi, işyerinde intihar
etmesi, işyeri sınırları içinde bulunan havuzda boğularak ölmesi, ücretli izinli bulunduğu sırada çalıştığı
işyerindeki arkadaşlarını ziyaret için geldiğinde kaza geçirmesi, araçlarla çalışanların bu araçlarda
geçirecekleri kazalar iş kazası olarak kabul edilecektir.
Öte yandan Sosyal Güvenlik Kurumu, uzun yıllar boyunca işyerinde gerçekleşen kalp krizi ve diğer hastalık
halleri (örneğin; beyin kanaması) sonucu ölüm ve sakat kalma hallerini iş kazası saymamıştır. Kurum
müfettişleri tarafından yürütülen soruşturma raporlarında, kalp krizinin iş kazası sayılabilmesi için, bu
durumun, işin yürütüm şartlarından kaynaklanan bir nedenle gerçekleştiğinin doktor raporuyla ispatlanması
gerektiği hususuna yer verilmiştir.
Oysa Yargıtay iş kazasını; sigortalıyı zarara uğratan olay biçiminde nitelendirmiş ve yasada olmadığı halde,
herhangi başkaca kısıtlayıcı bir koşulun varlığının aranmaması gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca, anılan
yasal düzenlemenin, sosyal güvenlik hukuku ilkeleri içinde değerlendirilmesi; maddede yer alan herhangi bir
hale uygunluk varsa zararlandırıcı sigorta olayının kaynağının işçi olup olmaması ya da ortaya çıkmasındaki
diğer etkenlerin değerlendirilmesinde dar bir yoruma gidilmesinin uygun olmayacağını belirtmiştir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2004/21-529 Esas sayılı kararında; sigortalı bir işçinin, 2.10.2000
günü işyerinde, işçi lokalinin elektrik arızalarının giderilmesi işini yaptığı sırada kalp krizi geçirerek
hayatını kaybetmesi olayı, SSK tarafından iş kazası olarak kabul edilmemesine karşılık, kazalının işyerinde
olması ve işveren tarafında yürütülmekte olan iş dolayısıyla kazanın gerçekleşmesinden ve yasada başkaca
kısıtlayıcı bir hüküm bulunmamasında dolayı, söz konusu olayın iş kazası olduğuna hükmetmiştir.
Yukarıda belirtilen Yargıtay Hukuk Genel Kurul kararı ve birçok emsal karara rağmen SGK kalp krizini iş
kazası saymama konusunda direnmiştir. Ancak, yaklaşık 1,5 yıl önce çıkarılan bir genelge ile iş kazaları ve
işyerinde gerçekleşen diğer hastalık (maluliyetle neticelenen hastalık) halleri de iş kazası sayılmıştır.
Örneğin; işyerinde geçirilen beyin kanaması sonucu felçli hale gelme, şeker hastalığı nedeniyle
hipoglisemiye girerek işçinin dengesini kaybetmesi ve başını çarparak ölmesi gibi kazalar da iş kazası
olarak sayılmıştır.
Sonuç olarak; sigortalının işyerinde kalp krizi geçirmesi veya başka bir hastalık nedeniyle ölmesi ya da
ruhen veya bedenen hemen yahut sonradan engelli hale gelmesi iş kazası olarak kabul edilmektedir ve geçmişte
bu türden bir olay yaşamış ve yargıya müracaat etmemiş sigortalı ve yakınlarının, geriye yönelik yasal
haklarını alma imkânları bulunmaktadır.